28 Aralık 2011 Çarşamba

Neyi arıyorsan sen

Bugün saygıdeğer meslektaşım ve zümre arkadaşım Arif OĞUZ'un bir yazısını sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Neyi arıyorsan sen, O’sundur” der Mevlana.. Zulmün peşindeysen zalimsin, sevginin peşindeysen aşık...Her insan özünde yaratıcının ruhuna üflediği o büyük cevheri taşır.O cevher ki insanı insan yapan en önemli erdemdir.Mevlana’nın şu hikayesindeki gibi tıpkı: Musa peygamber yolda bir çoban görür. Çoban şöyle seslenip duruyordu: “Ey iyilik sahibi Tanrı! Neredesin ki sana kul, kurban olayım, çarığını dikeyim, saçını tarayayım, bitlerini kırayım. Ulu tanrı, sana süt ikram edeyim. Elceğizini öpeyim, ayaklarını ovayım. Uyuma vaktin gelince, yerceğizini silip süpüreyim. Bütün nağmelerim, keçilerim sana kurban olsun. Bütün nağmelerim, heyheylerim senin hatırınadır Tanrım.” Musa, “Çoban kiminle konuşuyorsun?” diye sordu. Çoban: “Bizi yaratanla, bu yeri göğü halk edenle…” diye yanıt verince, Musa dedi ki: “Vah vah, sen sersemlemişsin. Daha Müslüman olmadan kafir oldun! Bu ne saçma söz, bu ne ancak sana yakışır. Tanrının her şeye gücü yeten, her konuda adaletli olduğunu biliyorsan, nasıl olur da bu saçmalıklara, bu küstahlıklara cesaret ediyorsun?” Musa sözünü sürdürdü: “Akılsız dost düşmandır. Ulu Tanrı bu çeşit hizmetlere gerek duymaz. Sen bunları kime söylüyorsun; amcana mı, dayına mı? Tanrı ile edepsizce konuşmak gönlü öldürür; amel defterini kapkara eder. İsterse aslında kendi halinde, saf bir adam ol. El ayak bizim için övünç vesilesidir ama Tanrının arılığına oranla kusurdur. Onun doğmaz, doğurmaz niteliği vardır. Çoban “Ey Musa; ağzımı bağladın, pişmanlıktan canımı yaktın!” diyerek giysisini yırtıp, yana yana bir “Ah!” çekti ve başını alıp çöle doğru yola düştü. Musa’ya Tanrıdan şöyle esin geldi: “Kulumuzu bizden ayırdın. Sen ulaştırmaya mı geldin, yoksa ayırmaya mı? Ben herkese bir huy, herkese bir söz dağarcığı verdim. Ona övgü olan söz, sana ayıplamadır. Ona göre baldır, sana göre zehir! Bizim içinse temizlik de söz konusu değildir, pislik de… Kullara “İbadet edin!” diye emrettimse, bir kazanç, bir yarar elde edeyim diye değil; kullara bağışlarda bulunayım diye… Biz dile, söze bakmayız; gönüle, duruma bakarız.” İnsanı, insan olduğu için sevelim. Hatalar karşısında, zaaflar karşısında eleştiri yapmak kolaydır, asıl zor olan kocaman bir yüreğe sahip olmak ve hoşgörü gösterebilmektir. İnandığı değerlere sahip çıkan, alçakgönüllü olan insan iyiliği yüceltir. Kendinizi kış mevsimi gibi karanlık ve kasvetli bir dünyaya hapsetmekten vazgeçerek, ışığa döndürün yüzünüzü. İlkbahara, yaz mevsimine döndürün. İyi niyetin, iyi düşüncenin, güneşin sıcağı kadar içinizi ısıttığını siz de hissedeceksiniz. Kızmak, bağırmak, kalp kırmak ne kadar kolaydır. Siz asıl içinizdeki gücü ortaya çıkarın ve hoşgörü gösterin.Göreceksiniz daha iyi olacak her şey …

2 yorum: