23 Aralık 2011 Cuma

kayıp hali



Bir zamanlar ağaçlarımız vardı; altında oturduğumuz, bazen salıncak kurarak hayallerimize uçtuğumuz.

Papatyalarını topladığımız, üzerinde yuvarlandığımız uçsuz bucaksız çayırlarımız vardı. Buz gibi sular akardı pınarlarından. Karpuz bile soğuturduk.
Bir zamanlar bizim tertemiz havamız, öten kuşlarımız, yemyeşil şehirlerimiz vardı.

Bir zamanlar mis gibi çam kokan ormanlarımız, asırlık çınarlarımız vardı, tüm arkadaşlarımızla kucaklayamadığımız.
Evet, bizim bir zamanlar yemyeşil bir yurdumuz vardı.
Zaman geçti, zaman oldukça hızlı geçti… Ağaçlarımızı mobilya, kağıt yaptık, kestik bilinçsizce, hiç acımadık belki de…

Her gün önünden geçtiğimiz ağacı kestiler, fark etmedik hayatın telaşı içinde. Her sabah bize günaydın diyen kuşlar azalmaya başladı, ancak bizim kulağımızda kulaklık vardı ve biz liste başı bir şarkıyı dinliyorduk o an, hiç duymadık sessizliği. Sonra sessizce çekildi kuşlar, sadece bir semt adı olarak kaldılar. Artık Florya’daki kuşların yerini gökyüzündeki metal kuşlar aldılar.

Sular azaldı zamanla , ancak kuraklık başka bir kıtadaydı, taa Afrika’daydı, çok uzaktaydı, bize uğramazdı. Zaman geçti, zaman oldukça hızlı geçti … Yağmurlar azaldı, sular azaldı, bizler azaltmadık harcadığımız su miktarını… Zaman su gibi akıp geçti…

Altın gibi toprağımız her yıl azaldı, denizlere karıştı, hiç düşünmedik, çünkü aklımızda televizyondaki pembe dizi kahramanı vardı. Birileri sessizce haykırdı, sıkıcı konuşmalar yaptı, biz yine meşguldük…
Bin bir renk çiçeklerimiz vardı, eskiler bilirdi tek tek isimlerini…Şimdilerde o çiçekler alışveriş merkezlerinde yapma çiçek reyonlarında, biz de bilemedik hiç birinin ismini…

Ağaç dikerlerdi eskiler her çocuk dünyaya gözlerini açınca… Ne kadar insan varsa o kadar ağaç olurdu. Kutsaldı ormanlarımız. Bahçedeki ağaç arkadaşımızdı, çok severdik onu, çünkü yaşamımızın bir parçasıydı. Şimdi sıkıştık apartmanların arasına, gökyüzünü zor görür olduk yüksek katlı binaların arasından. Nefes alışımız bile değişti, kimimiz astım, kimimiz panik atak olduk havasızlıktan. Ayağımızı basamaz olduk toprağa, ciğerlerimize belki hiç çekemedik toprak kokusunu. Zira bizim burnumuzda sadece egzoz kokuları.
“Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,
Hele boz dumanlar çekilsin de gör
Her haftası bayram, her günü düğün;
Hele yaylalara çıkılsın da gör
Bilmezsin ovalar nasıldır bizde;
Kağnılar yollarda yoncalar dizde…
Saydıklarım damla değil denizde,
Hele bir ekinler ekilsin de gör”
Kayıplar yaşadık hayatımızda, acı kayıplar. Ormanların yok hali, suyun, toprağın yok hali… Ancak yine de geç değildi…
Zaman geçti bizim için, oldukça hızlı geçti… Büyüdük, öğretmen olduk. Şimdi bizim elimizde bir çok fidan ve bu fidanlar uçsuz bucaksız orman…

2 yorum:

  1. ayyy..gerçekten güzellikler yokolurken biz çok meşguldük, farkedemedik...nasıl savunacağız kendimizi çocuklarımıza...

    YanıtlaSil
  2. Çok zorlanacağız, belki de sadece susarız...

    YanıtlaSil